İş ortaklığı, vergi hukuku bağlamında bağımsız olarak değerlendirilmekte, tevkifat, defter tutma ve mükellefiyet konularını ortaklardan tamamen ayrı tutmaktadır. Bu durumda, ortaklar işin tamamını beraber üstlenmiş olmakla beraber iş ortaklığına ilişkin ayrı bir mükellefiyet kurularak müştereken vergisel yükümlülükler yerine getirilmektedir
Korsorsiyum, birden daha çok gerçek yada tüzel kişiden her birinin, belirli bir işi gerçekleştirmek saikiyle ortak bir şekilde taahhüt etmiş oldukları işin bir bölümünün yerine getirilmesinin sorumluluğunu diğerlerinden bağımsız olarak yüklenmek suretiyle güçlerini birleştirmeleridir .
Burada temel fark ortakların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu ve taahhüt ettikleri kısım kadar sorumlu olmalarıyla ilgilidir.
Vergisel açıdan iş ortaklığının kurumlar vergisi mükellefi olma durumu mükellefin kendi inisiyatifine ve tercihine bırakılmıştır. Tercih edilmezse adi ortaklık olarak mükellefiyet kurulmalıdır. Yani kurumlar vergisi mükellefiyeti zorunlu olmamakla beraber sadece katma değer vergisi ile muhtasar beyanname açısından mükellefiyeti zorunludur. Konsorsiyumda ise kurumlar vergisi mükellefi olmadığından her ortak taahhüt oranlarınca kâr ve zarar durumunu her yıl kendi beyannamelerinde ayrı ayrı beyan etmek durumundadırlar
Yıllara Yaygın Yapım ve Onarım İşlerinde Ticari Kazancın Tespiti
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu‟ nun 37. maddesi gereğince ticari kazanç şöyle tanımlanmıştır:
„‟Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır. "
Gelir Vergisi Kanunu‟ nun bu açıklaması tek başına yeterli olmayıp vergi mevzuatlarımıza ilişkin araştırmada 6102 kanun numaralı Türk Ticaret Kanunu‟ nun 3. ve 11. maddelerinde ticari kazancın tanımına atfedilen açıklamalar mevcuttur:
"Bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. "
" Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmelerdir."
Ticari kazanç tanımının içeriği oldukça derindir. Kanun koyucu da vergi mevzuatlarında detaylı olarak açıklamalarda bulunmuştur. Burada dikkat edilmesi gereken husus hangi işlemlerin ticari kazanç sayılacağı ve ne şekilde vergilendirileceğine ilişkin özet bir durum tespitidir.
Öte yandan 1 Seri No‟ lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği‟ nde de açıklandığı üzere ticari kazancın tespitinde dönemsellik ilkesi mevcut olup ticari kazancın elde edilmesi mevzuatlarımız gereği „‟dönemsellik‟‟ ilkesine bağlanmaktadır.
GVK. 37-4 maddesinde, gayrimenkullerin alım-satım, ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerden elde ettikleri kazançların ticari kazanç olduğudur.